SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU SIFATU’S-SALAT

<< 414 >>

باب: وضع اليمنى على اليسرى.

87. Kıyamda Sağ Eli Sol Elin Üstüne Koymak

 

حدثنا عبد الله بن مسلمة، عن مالك، عن أبي حازم، عن سهل بن سعد قال: كان الناس يؤمرون أن يضع الرجل اليد اليمنى على ذراعه اليسرى في الصلاة. قال أبو حازم: لاأعلمه إلا ينمي ذلك إلى النبي صلى الله عليه وسلم. قال إسماعيل: ينمى ذلك، ولم يقل ينمي.

 

[-740-] Sehl ibn Sa'd şöyle demiştir: "Ashâb-ı kiramın erkeklerine namaz kılarken kıyamda sağ ellerini sol kollarının (zira') üstüne koymaları emredilmişti."

 

Ebû Hâzim de şöyle demiştir: "Sehl'in bunu kesinlikle Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e isnâd ettiğini biliyorum."

 

 

AÇIKLAMA:     "Ashâb-ı kiramın erkeklerine emredilmişti" ifadesi bu rivayetin merfû oldu­ğunu gösterir. Zira onlara emredebilecek olan sadece Resûlullah'tır.  Sehl Ibn Sa'd sol kollarının (zira') üstüne ifadesini kapalı bırakmış ve ellerin vücûdun neresine konacağını açıklamamıştır. Fakat İbn Huzeyme'nin Vâil'den naklettiği bir hadise göre Vâil ellerini göğsünün üzerine koymuştur. Ziyâdâtü'l-Müsnedde nakledildiğine göre Hz. Ali ellerini göbeğinin altında bağlardı. Ancak bu rivayetin senedi zayıftır.

 

Alimler şöyle demişlerdir: "Namazda ellerin bu şekilde bağlanmasının hik­meti, hiçbir varlığı olmayan bir dilenci edası ile Allah'tan istemektir. Elleri bağ­lamak boş işlerle ilgilenmeyi çok güçlü bir şekilde engelleyen ve huşû'un daha çabuk kazanılmasını sağlayan bir tavırdır. İmam Buhârî'nin bundan sonraki bö­lümde huşu' konusunu ele almış olması bu hikmete işaret etme amacı taşıyor olabilir.

 

Bu hadisle ilgili inceliklerden biri de âlimler tarafından şöyle ifade edilmiştir: "Kalp niyetin yeri ve. mahallidir. Bir kimse çok değerli bir varlığını korumak isti­yorsa onu ellerinin altında sıkı sıkı tutar."

 

İbn Abdilberr şöyle demiştir: "Resûlullah'tan bu konuda farklı bir rivayet gelmemiştir. Sahabe ve tâbiûn âlimlerinin çoğunun görüşü de bu doğrultudadır. İmam Mâlik'in Muvatta'ında zikrettiği görüş de budur."

 

باب: الخشوع في الصلاة.

88. Namazda Huşu

 

حدثنا إسماعيل قال: حدثني مالك، عن أبي زناد، عن الأعرج، عن أبي هريرة: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (هل ترون قبلتي ههنا، والله ومايخفى علي ركوعكم ولا خشوعكم، وإني لأراكم وراء ظهري).

 

[-741-] Ebu Hureyre (r.a.) Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Siz burada benim kıblemi görüyor musunuz? Allah'a yemin ederim ki, sizin rükünüz de huşuunuz da bana gizli kalmaz. Ben sizi arkamdan da görürüm."

 

 

حدثنا محمد بن بشار قال: حدثنا غندر قال: حدثنا شعبة قال: سمعت قتادة، عن أنس بن مالك، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (أقيموا الركوع والسجود، فوالله إني لأراكم من بعدي - وربما قال من بعد ظهري - إذا ركعتم وسجدتم).

 

[-742-] Enes İbn Mâlik (r.a.) Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: 'Rükû' ve secdeyi tam anlamıyla yerine getirin. Allah'a yemin ederim ki, siz rükû' ve secde ettiğiniz zaman ben sizi arkamdan da görürüm."

 

 

AÇIKLAMA:     Huşu' kalbî olduğu gibi bedenî de olabilir. Haşyet gibi kalbî fiiller i!e tam an­lamıyla konsantre olup hiç kımıldamamak gibi bedenen yapılan fiiller, huşu kelimesi ile ifade edilir. Fahrüddin er-Râzî'nin tefsirinde naklettiği gibi bazı âlim­lere göre huşû'un her iki yönünü de dikkate almak ve gerçekleştirmek gerekir.

 

Alimlerden birisinin huşu' tarifi şöyledir: "Huşu' kişinin iç dünyasında var olan manevî bir özelliktir. Bu özellik sayesinde kulun bedeninde ibadetin maksat ve tabiatına uygun bir sükûnet ve vakar hakim olur."

 

Hâkim'in tahric ettiği "Huşu' kalptedir" hadisi, huşû'un kalbin bir ameli ol­duğunu gösteren bir delildir.

 

İmam Buhârî'nin koyduğu başlık ile Enes İbn Mâlik'ten naklettiği rivayet arasında bir ilişki kurulamadığı için bir anlama problemi ortaya çıkmaktadır. Zira başlık huşu' konusunu anlattığı halde Enes hadisinde bu konu işlenmemektedir. Başlık ile rivayet arasındaki bu ilişkiyle ilgili olarak şu açıklama yapılmıştır: "İmam Buhârî bu rivayeti naklederek huşû'un âzâların kımıldamadan sükûnet içinde kalmasıyla elde edilebileceğine işaret etmek istemiştir. Çünkü kişinin dav­ranışları ve görünen hareketleri, iç dünyasının ve özünün tercümanıdır.

 

Beyhakî sahih bir senedle Mücâhid'in: "Abdullah İbnü'z-Zübeyr namaza durduğu zaman adeta yere çakılmış bir kazık gibi hareketsiz kalırdı" dediğini nakletmiş ve Hz. Ebû Bekir'in de aynı şekilde namaz kıldığını aktarmıştır. İşte bazı âlimler namazda huşû'un ne demek olduğunu bu rivayetlerin bize gösterdiğini söylemişlerdir.

 

İmam Nevevî, huşû'un farz olmadığı konusunda icma bulunduğunu nak-letmiştir. İbn Battal şöyle demiştir: "Bir kimse namazda huşû'a ermek farzdır diyecek olursa kendisine şu cevabı verebiliriz; Huşû'un farz olan miktarı kişinin kalbini ve niyetini tam olarak namaza ne kadar verebildiğine bağlıdır. Sadece Allah rızasını gözeterek namaza yönelebilmek kişiden kişiye değişir; kişinin zih­nine, gönlüne takılan farklı ve anlık düşüncelerden tamamen kurtulabilmesi mümkün değildir." Buna göre huşû'un farz olan miktarı kişinin kendisini namaza ne kadar verebildiğine bağlıdır, bundan fazlası şart koşulmuş değildir.

 

Resûlullah burada ashabını namazda huşû'u kazanabilmeleri için uyarmış ve onlardan dikkatli davranmalarım istemiştir. Bunu sağla­yabilmek için de onları gördüğünü söylediği halde 'Allah sizi görüyor, bu yüzden ıamazlarınızı dikkatli kılın!" şeklinde bir uyarıda bulunmamıştır. Bu durum Cibril ıadisinde, "Allah'a adeta O'nu görüyormuş gibi ibadet et; her ne kadar sen O'nu görmesen de O seni görmektedir" şeklinde geçen ihsan makamını anlatmaktadır.- İşte Resûlullah'ın bu tutumunun hikmetiyle ilgili olarak şunlar söylenmiştir: "Huşu' içinde olmanın gerekliliği Resûlullah’ın onları görüyor olmasına bağlanmıştır. Zira bu duyguyla hareket eden bir kimse Allah'ın kendi­sini gördüğünü hissetme makamına yani asıl maksada ulaşacaktır. Zira onlar Resulullah'ın kendilerini gördüğünü düşünerek namazlarını en güzel şekilde kıldıklarında Allah'ı murakabe ederek namaz kılmanın hazzına ereceklerdir. Ayrıca Resûl-i Ekrem Efendimiz kıyamet günü ümmeti hakkında şahitlik edecektir. İşte ashâb-ı kiram Resûlullah'ın kendilerini gördüğünü bildiklerinde namaz ve ibadetle­rinde daha titiz davranacaklardır ki, Resûlullah kıyamet gü­nünde onların namazlarını ve ibadetlerini en güzel şekilde yerine getirdiklerine şahitlik etsin."